📝 Editoryal Not:
Novo Nordisk’in Türkiye’deki klinik araştırma yatırımlarını iki katına çıkarması, ülkemizin uluslararası Ar-Ge ekosistemindeki stratejik rolünü bir kez daha vurguluyor. Bu gelişme, yalnızca bilimsel üretim kapasitesinin artması anlamına gelmiyor; aynı zamanda Türkiye’deki hastaların yenilikçi tedavilere erken erişimini, sağlık profesyonellerinin ise klinik araştırmalarda daha etkin yer almasını sağlıyor. Sağlık profesyonelleri açısından bu haber, bilimsel iş birlikleri, hasta yönetimi ve mesleki gelişim olanakları açısından önemli fırsatlar sunuyor.

Bilim Temelli Büyüme, Geleceğin Tedavilerini Şekillendiriyor

Yenilikçi tedavilerle diyabet, obezite ve nadir hastalıklar alanında küresel öncülerden biri olan Novo Nordisk, Türkiye’de yürüttüğü klinik araştırma yatırımlarını 2024 yılında bir önceki yıla göre iki katına çıkardı. 20 Mayıs Dünya Klinik Araştırmalar Günü kapsamında yapılan açıklamalara göre şirket, Türkiye’yi hem bölgesel bir klinik araştırma üssü hem de stratejik bir bilimsel üretim merkezi olarak konumlandırıyor.

Türkiye: Bölgesel Koordinasyonun Bilimsel Merkezi
Novo Nordisk, 2018 yılından bu yana Türkiye’yi, Cezayir, Fas, Lübnan, Mısır, Umman ve Suudi Arabistan’ı kapsayan toplam yedi ülkeye yönelik klinik araştırma operasyonlarının merkez üssü haline getirdi. Türkiye merkezli bu bölgesel yapı, uluslararası kalite standartlarıyla uyumlu klinik araştırma altyapısı, yetkin insan kaynağı ve güçlü operasyonel süreçler sayesinde büyümeye devam ediyor.

2024 yılı itibarıyla Türkiye’de 570 hekim ve 462 hasta ile 23 adet uluslararası nitelikli klinik araştırma yürütülüyor. Son beş yılda bu rakamlar sırasıyla 822 hekim ve 1838 hastaya ulaştı. Bu çalışmalar, katılımcı hastalara yeni tedavilere erken erişim olanağı sunarken, sağlık profesyonellerine de tedavi protokollerine yönelik doğrudan deneyim kazanma fırsatı sağlıyor.

Yüksek Etki Alanları: Diyabet, Obezite ve Ötesi
Novo Nordisk’in Türkiye’de yürüttüğü klinik çalışmalar, diyabet ve obezitenin yanı sıra kardiyovasküler hastalıklar (KVH), Alzheimer, nadir hastalıklar ve alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması (MASH) gibi klinik olarak karşılanmamış ihtiyaçların bulunduğu alanları da kapsıyor. Şirketin global satışlarının yaklaşık %16’sını Ar-Ge’ye ayırması, bu kapsamdaki bilimsel üretimi güçlendiriyor.

Novo Nordisk Türkiye Kıdemli Klinik, Medikal ve Ruhsatlandırma Direktörü Dr. Ömer Buğra Bahadır, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Klinik araştırmalar yalnızca yeni tedavilerin geliştirilmesi değil, aynı zamanda toplumsal sağlığa uzun vadeli katkılar sunma sürecidir. Türkiye’deki altyapımız, hem bilimsel üretime hem de sağlık ekosistemine değer katıyor. Hedefimiz, bilimi merkezimize alarak daha sağlıklı bir geleceğe katkı sunmak.”

Bilimsel Güç Birliği: Septerna Ortaklığı
Novo Nordisk’in Ar-Ge stratejilerinde önemli bir diğer adım, ABD merkezli biyoteknoloji şirketi Septerna ile yapılan stratejik iş birliği oldu. Bu ortaklık, obezite ve tip 2 diyabet gibi kardiyometabolik hastalıklarda kullanılmak üzere oral küçük moleküllü ilaçlar geliştirmeyi hedefliyor.

Septerna’nın G proteinine bağlı reseptörler (GPCR) konusundaki uzmanlığı ile Novo Nordisk’in metabolizma hastalıklarındaki liderliği, özellikle GLP-1, GIP ve glukagon reseptörlerini hedefleyen aday moleküller üzerinde ortak Ar-Ge faaliyetlerini mümkün kılıyor. Novo Nordisk, bu ortaklık kapsamında 2,2 milyar ABD doları tutarında yatırım taahhüdünde bulundu.

Küresel Etki: 60 Ülke, 39.000 Hasta
Şirketin dünya genelinde 195 aktif klinik araştırmada 10.600’den fazla araştırmacı ve 39.000’in üzerinde hasta ile çalıştığı belirtiliyor. Türkiye, bu geniş yapının önemli bir parçası olarak hem bölgesel hem de küresel sağlık çözümlerinin geliştirilmesinde stratejik bir rol üstleniyor.

Novo Nordisk, hastalıkların seyrini değiştiren tedaviler geliştirmek, hasta yaşam kalitesini artırmak ve bilimsel bilgiyi topluma aktarmak amacıyla klinik araştırmalar alanında kararlılıkla ilerliyor.