📝 Editoryal Not:
Bu basın bülteni, Alzheimer hastalığının Türkiye’deki mevcut durumu, risk faktörleri, erken tanı ve yeni tedavi seçenekleri hakkında güncel ve güvenilir bilgiler sunmaktadır. Sağlık profesyonelleri ve klinik araştırmacılar için hem epidemiyolojik verileri hem de hasta bakımına yönelik önerileri özetlemektedir. Metin, hastalık farkındalığını artırmayı ve bilimsel açıdan doğru bilgilerle toplumu bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.

Alzheimer hastalığı, dünyada ve Türkiye’de hızla artan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak öne çıkmaktadır. Basit unutkanlıkla karıştırılsa da Alzheimer, beynin kognitif işlevlerini ilerleyici şekilde kaybettiren nörodejeneratif bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl milyonlarca kişi Alzheimer tanısı almakta ve Türkiye, hızla yaşlanan nüfusu ile önümüzdeki yıllarda hasta sayısının katlanarak artacağı bir tabloyla karşı karşıyadır.

Erken Belirtiler ve Ayırt Edici Özellikler

Prof. Dr. Başar Bilgiç (İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı) Alzheimer’ın basit yaşlılık unutkanlığı ile karıştırılmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Erken dönemde, hastalar günlük yaşamlarını etkileyen hafıza kaybı ve bilişsel sorunlar yaşar: sabah konuşulan bir konunun akşam unutulması, randevuların atlanması, sık tekrar eden sorular, anahtar veya cüzdan gibi eşyaların alışılmadık yerlere konması ve kelime bulma güçlüğü sık görülen belirtilerdir. Normal yaşlılıkta hafif unutkanlık ilerleyici değildir ve günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemez.

Epidemiyolojik Veriler ve Risk Faktörleri

Türkiye’de günümüzde yaklaşık 700 bin Alzheimer hastası bulunmakta ve 2050 yılına kadar bu sayının 2–2,5 kat artması öngörülmektedir. 65 yaş üstü nüfus oranının %10’dan %23’e çıkmasıyla birlikte Alzheimer, toplumun en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelecektir.
Alzheimer gelişiminde genetik yatkınlık önemli olsa da değiştirilebilir risk faktörleri kritik rol oynamaktadır. Tansiyon, diyabet, yüksek LDL kolesterol, obezite, sigara kullanımı ve inme gibi kardiyovasküler riskler, beyindeki ince damarları etkileyerek hastalık riskini artırır.

Korunma Yöntemleri

Prof. Dr. Bilgiç’e göre “Kalp için iyi olan, beyin için de iyidir.” Düzenli fiziksel aktivite, Akdeniz tipi beslenme, kaliteli uyku, işitme sağlığının korunması ve sosyal etkileşim Alzheimer riskini belirgin şekilde azaltmaktadır. Özellikle orta yaşta yapılan sağlıklı yaşam müdahaleleri, hastalığın önlenmesinde en etkili yaklaşımlardandır.

Yeni Tedavi Yaklaşımları

Alzheimer tedavisinde klasik ilaçlar semptomatik rahatlama sağlarken, son yıllarda geliştirilen biyolojik temelli tedaviler hastalığın ilerlemesini %20–35 oranında yavaşlatabilmektedir. Özellikle amiloid proteini hedefleyen yeni ilaçlar, hastaların günlük yaşamda bağımsızlık sürelerini uzatmakta ve klinik prognozu iyileştirmektedir. Türkiye’de mevcut MR altyapısı ve uzman hekimler sayesinde doğru hasta seçimi ile bu tedaviler uygulanabilir. Yan etkiler düzenli takip ile kontrol altına alınabilmektedir.

Hasta Yakınlarına Destek ve Toplumsal Yaklaşım

Alzheimer yalnızca hasta değil, hasta yakınlarını da etkileyen bir hastalıktır. Türkiye’de bakım genellikle aileler tarafından sağlanmakta ve maddi ile manevi yük oldukça yoğundur. Psikolojik destek hizmetleri sınırlıdır. Gündüz yaşam evlerinin yaygınlaştırılması, güvenli bakım hizmetlerinin artırılması ve ekonomik desteklerin sağlanması kritik öneme sahiptir.

Toplumsal Farkındalık ve Mesaj

Prof. Dr. Bilgiç, Alzheimer farkındalığının artırılmasının önemine değinerek şunları belirtmektedir: “Alzheimer hepimizin meselesi. Unutkanlığı kader olarak görmeyelim, belirtiler başladığında gecikmeden hekime başvuralım. Hastaları damgalamayalım, konuşalım ve destek olalım. Yardım istemek bir zayıflık değil, insani bir güçtür.”