📝 Editoryal Not:
Akciğer nodülleri, gelişen görüntüleme teknolojileri sayesinde artık çok erken evrede tespit edilebiliyor. Ancak bu bulguların doğru yönetilmemesi gereksiz endişelere veya geç kalınmış tanılara yol açabiliyor. Prof. Dr. Özkan Demirhan’ın değerlendirmeleri, nodül takibinin önemine, risk faktörlerine ve modern cerrahi tekniklerin hasta güvenliğine katkısına ışık tutuyor. Bu basın bülteni, göğüs cerrahisi alanında çalışan profesyoneller için hem tanısal hem de terapötik yaklaşımların güncel bir özetini sunmaktadır.
Prof. Dr. Özkan Demirhan, tıptaki gelişmelerin akciğerlerde milimetrik düzeydeki nodüllerin erken evrede saptanmasını mümkün kıldığını belirterek, “Asıl önemli olan nodülün varlığı değil, düzenli takibidir” uyarısında bulundu.
Her Nodül Kanser Anlamına Gelmez
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, akciğer grafisi veya bilgisayarlı tomografide (BT) saptanan 3 cm ve altındaki lezyonların “akciğer nodülü” olarak tanımlandığını belirtti. Her nodülün kansere işaret etmediğini vurgulayan Demirhan, “Akciğer nodülü tespit edilen her hasta kanser değildir. Ancak her nodül dikkatle değerlendirilmelidir.” dedi.
Yaş, sigara öyküsü, çevresel faktörler ve mesleki maruziyetin riski belirlemede kritik olduğunu belirten uzman, “60 yaş üzerindekilerde nodüllerin yarısından fazlası malign çıkarken, 40 yaş altındakilerde bu oran yalnızca yüzde 3’tür.” bilgisini paylaştı.
Sigara: En Önemli Risk Faktörü
Sigaranın akciğer kanseri için en güçlü risk faktörü olduğunu belirten Prof. Dr. Demirhan, “Yoğun sigara içenlerde yaşam boyu akciğer kanseri riski yüzde 30’a kadar çıkabiliyor. Sigarayı bırakmak, hem nodül gelişimini hem de malign dönüşüm riskini azaltır.” ifadelerini kullandı.
Tomografide Nodülün Yapısı ve Boyutu Yol Gösterir
Demirhan, BT’de nodüllerin solid (katı) veya subsolid (yarı katı, buzlu cam dansitesinde) olabileceğini ve bu yapısal farklılığın malignite riskiyle doğrudan ilişkili olduğunu belirtti:
“5 mm altındaki nodüllerde kanser olasılığı yüzde 1’in altındayken, 20 mm üzerindekilerde bu oran yüzde 50’yi aşar.”
Düzenli Takip Hayat Kurtarır
Takip sürecinin, tanı kadar önemli olduğuna dikkat çeken Demirhan, “Solid nodüller genellikle 2 yıl, subsolid nodüller ise 3 yıl boyunca büyüme göstermiyorsa iyi huylu kabul edilir.” dedi.
Uluslararası Fleischner Derneği protokollerine göre, küçük nodüller daha seyrek, büyük nodüller ise kısa aralıklarla BT ile izlenmelidir. Büyüme veya şekil değişikliği saptandığında PET-CT veya biyopsi önerilmektedir.
PET-CT ve Biyopsi: Tanıda Hassas Yaklaşımlar
Demirhan, PET-CT’nin özellikle 8 mm üzerindeki nodüllerde yüksek doğrulukla bilgi sağladığını belirtti:
“SUV değeri 2,5’in üzerinde olan nodüller malignite açısından dikkatle değerlendirilmelidir. Ancak enfeksiyon veya inflamasyon durumlarında yanlış pozitiflikler olabileceği unutulmamalıdır.”
Tanıda bronkoskopi, EBUS (Endobronşiyal Ultrason), navigasyonlu bronkoskopi ve BT eşliğinde transtorasik biyopsi gibi yöntemlerin doğruluk oranlarını artırdığını belirtti.
Cerrahide Yeni Dönem: Robotik Teknoloji
Cerrahi müdahalenin yalnızca belirli risk grubundaki hastalarda uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Demirhan, günümüzde minimal invaziv tekniklerin önemine dikkat çekti:
“Robot destekli torasik cerrahi (RATS) ve video destekli torakoskopik cerrahi (VATS) yöntemleri sayesinde hastalar daha az ağrı, daha küçük kesiler ve daha kısa iyileşme süresiyle tedavi edilebilmektedir.”

