“Kalp ve damar hastalıkları tüm dünyada yaşama en büyük tehdit.”
Dünya genelinde halen bir numaralı ölüm nedeni olan kalp ve damar hastalıklarına dikkati çekmek, kalp hastalıkları riskini azaltacak önlemler konusunda farkındalık yaratarak toplumları bilgilendirmek amacıyla, Dünya Kalp Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) işbirliğiyle her yıl 29 Eylül “Dünya Kalp Günü” olarak kabul ediliyor. “Dünya Kalp Günü” nedeniyle bir mesaj yayınlayan Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD), kardiyovasküler hastalıkların büyük bir kısmının kontrol altına alınabilen, hatta tedavi edilebilen risk faktörlerinden kaynaklandığını, yaşam tarzında gerçekleşecek değişikliklerin yanı sıra, bilimdeki ilerlemeler sayesinde kalp-damar hastalıkları kaynaklı ölümlerin önlenebileceğini belirtti.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre 2012 yılında tüm dünyada yaklaşık 17,1 milyon kişinin yaşamını kaybetmesine neden olan kalp-damar hastalıklarına dikkat çekmek ve kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla Dünya Kalp Federasyonu tarafından ilk kez 2000 yılında düzenlenen “Dünya Kalp Günü” tüm dünyada ve Türkiye’de çeşitli etkinliklerle kutlandı. Türkiye’de kanserden sonra en fazla ölüm nedeni olarak görülen kalp hastalıklarına dikkat çeken Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) de “Dünya Kalp Günü” nedeniyle bir mesaj yayınladı. Açıklamada kalp ve damar hastalıklarının küresel olarak bir numaralı ölüm sebebi olduğuna işaret edilerek, sadece yaşam tarzında yapılacak değişikliklerle bile daha uzun, aktif ve kaliteli bir yaşamın mümkün olduğu vurgulandı. Kardiyovasküler hastalıkların çoğunun risk faktörleriyle mücadele edilerek engellenebildiği kaydedilen mesajda, “Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin artarak, 2030 yılında 22,2 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2012 yılında tüm dünyada bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerin yüzde 46,2’si (17,5 milyon) kalp ve damar hastalıkları nedeniyledir. Bu ölümlerin 7,4 milyonu kalp krizine, 6,7 milyonu inmeye bağlıdır. Durumun ciddiyetiyle harekete geçen Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü, 2025 yılına kadar tüm dünyada kalp hastalıklarından erken ölümlerin %25 oranında azaltılması hedefini ortaya koydu ” denildi.
Kalp ve damar sağlığının, genetik özelliklerin yanı sıra beslenme ve yaşam tarzı ile doğrudan ilgili olduğuna dikkat çeken AİFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, “Kalp, vücudumuzun dolaşım sisteminin merkezini oluşturan ve yaşam süremiz boyunca hiç ara vermeden çalışan hayati organımızdır. Kalp ve damar sağlığının bozulması, vücudumuzun hayati fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesini engelleyerek ciddi sağlık sorunlarına ve ölümlere neden olmaktadır. Kalp ve damar sağlığı, genetik özelliklerin yanı sıra beslenme ve yaşam tarzı ile doğrudan ilgilidir. Kardiyovasküler sistemi olumsuz etkileyen başlıca unsurlar ise; dengesiz ve sağlıksız beslenme, obezite, alkol, sigara, hava kirliliği, hareketsiz bir yaşam ve strestir.” dedi.
Sağlıklı beslenme, tütün kullanımının bırakılması, egzersiz gibi insanın kendi başına gerçekleştirebileceği yöntemlerle kalp hastalıkları risklerini azaltabileceğini belirten AİFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli, “Küçük değişiklikler bile büyük farklar yaratabilir. Kalp hastalıklarına karşı korunmanın yolu, öncelikle kalbimizi sevmek ve onu korumakla başlar. Bu konudaki bilinç ve farkındalık çok önemli. Yaşam tarzımızı değiştirirsek, daha uzun, kaliteli ve aktif bir hayatı, sevdiklerimizle birlikte sürdürebiliriz.” dedi. Tüm dünyada kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin artmakta olduğuna dikkat çeken Dr. Dereli, bireylerin yaşam kalitesine azami dikkat göstermesinin, düzenli sağlık kontrolleri yoluyla kan şekeri, kolesterol ve kan basıncı gibi parametrelerin dikkatlice takip edilmesinin, ayrıca stresten uzak, aktif ve iyi yaşamanın, kalp sağlığı için kritik önem taşıdığını vurguladı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ise Türkiye’de kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin 2013’te %39,6’dan, 2014 yılında %40,4’e yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu rakamlar ülkemizde kalp damar hastalıklarına bağlı ölümleri, kanserden sonra ikinci sıraya koyuyor. Ülkemizin yaşlanan nüfusu da dikkate alındığında, kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığındaki artış, ilerleyen yaşlarda karşılaşılacak sağlık sorunları ve kronik hastalıklara maruz kalma olasılığının artması bekleniyor.
Risk faktörlerinin dikkatlice yönetiminin yanı sıra, kalp hastalıklarından ölümlerin bilim ve teknolojideki büyük atılımlar sayesinde de artık büyük ölçüde “önlenebilir” olduğunu ifade eden Dereli, “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kan basıncı, obezite, kolesterol ve sigara içiminin kontrolü ile kalp hastalıklarının görülme sıklığı yarıya indirilebilir. Ancak ileri durumdaki kalp hastalıklarının tedavisinde ve özellikle ileri yaşlarda, ilaç kullanımı gerekli görülmektedir. Yeni ilaç ve tedaviler sayesinde bugün kalp hastalarının tedavisinde, hastaların uzun, aktif ve kaliteli yaşama sahip olmasında önemli bir yol alınmıştır.” dedi.
TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payının 2023 yılında yüzde 10,2, 2050 yılında yüzde 20,8, 2075 yılında ise yüzde 27,7’ye yükseleceği tahmin ediliyor. Buna göre Türkiye, 2023 yılında ‘çok yaşlı’ nüfus yapısına sahip ülkeler arasında olacak. Ortalama yaşam süresinin uzamasıyla ilerleyen yaşlarda karşılaşılacak sağlık sorunları ve kronik hastalıklara maruz kalma olasılığı artacak, ülkemizde yenilikçi ilaç ve tedaviler giderek daha fazla önem kazanacak.
AİFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli açıklamasında ayrıca; “Tüm insanlığın ortak isteği olan iyi, kaliteli ve sağlıklı yaşam adına araştırmacı ilaç şirketleri olarak tüm gücümüz ve motivasyonumuzla çalışmaya devam ediyoruz. Tüm dünyada yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında yeni ve yenilikçi ilaçları insanlığın hizmetine sunmaktan büyük gurur duyuyoruz. Yenilikçi ilaç firmaları, insan ömrünü uzatacak, yaşam kalitesini yükseltecek yeni ilaç ve tedaviler geliştirmek amacıyla her yıl dünya çapında 135 milyar dolardan fazla Ar-Ge yatırımı yapıyor ve hastalıkların tedavisinde kullanılan yeni ilaçların geliştirilmesi için çalışmalar yürütüyor. Uzun araştırmalar sonucu hastaların kullanımına sunulan yeni ilaçlar, her yıl milyonlarca insan için umut oluyor, hayat kurtarıyor, daha uzun bir ömrü, daha kaliteli ve daha aktif sürdürmeye katkı sağlıyor.” dedi.
AİFD olarak biz de tüm Türkiye’nin bu konuda bilinç kazanması için üzerimize düşen görevi büyük bir özveri ve motivasyon ile yapmaya devam ediyor ve “Dünya Kalp Günü” kapsamında tüm insanlığa sağlık ve iyilikle dolu, uzun bir hayat diliyoruz.”