İnsan vücudunda 100 trilyon hücre bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun 10 misli fazlası kadar da yararlı bakterilerimiz var. Vücudun deri, ağız, vajina, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde yerleşmiş bu bakterilere o bölgenin “florası”,  yeni adıyla “mikrobiyota”sı deniyor. Bağırsak mikrobiyotamız ise 2 kilo ağırlığında ve hem işlevi hem de ağırlığı nedeniyle artık bir organ olarak kabul ediliyor.

Bağırsak mikrobiyotasında en azından bin farklı türden bakteri bulunuyor. Bu bakteriler bebeğin dünyaya gelişinin üçüncü gününden itibaren oluşmaya başlıyor. Mide ve ince bağırsaklar tarafından sindirilemeyen besinlerin sindirimine yardım eden, B ve K vitaminlerinin yapımını sağlayan, hastalık yapabilecek bakterilerin yerleşmesine mani olan bu bakterilerin en önemli özelliği ise bağırsak duvarında bir bariyer vazifesi görmesi. Bağırsak mikrobiyatasının bir conta görevi gördüğünü söyleyen Medical Park Ankara Hastanesi, Gastroenteroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Hakan Alagözlü şu bilgileri veriyor: 

SIZDIRAN BAĞISAK SENDROMU

“Bağırsak epiteli normalde zararlı mikropların toksik maddelerini geçirmez. Bunda bağırsakta probiyotik dediğimiz dost bakterilerin rolü vardır ve probiyotikler bağırsak sızdırmazlığını sağlayarak bir conta görevi yaparlar. Floradaki en ufak bir bozulma veya zayıflama ise bağırsaktaki bu zararlıların kan dolaşı­mına karışmasına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Buna sızdıran bağırsak sendromu diyoruz.  Sızdıran bağırsak sendromun şeker hastalığı, karaciğer yağlanması gibi metobolik hastalıkla başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa neden olur.”

 

ANTİBİYOTİK UYARISI

“Antibiyotiklerin, bağırsak florasını bozarak kilo aldırıcı özelliği mevcut. Bu nedenle gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak gerekiyor. Antibiyotiklerin, öldürmesi gereken zararlı bakterileri öldürürken bağırsaktaki iyi bakteriler de ölüyor. O nedenle antibiyotik bitiminden sonra probiyotik destekleriyle bağırsak mikrobiyotasını eski haline döndürmek gerekiyor. Eğer antibiyotik kullanacaksak da “akılcı ilaç” uygulamasının gereklerini yerine getirmeliyiz.”

 

OBEZ BAĞIRSAK

“Obezlerin bağırsaklarında hazmedilmeyen lifleri ve karbonhidratları parçalayabilen bakterilerin daha ağırlıklı olduğunu buldular. Obezlerin bağısak florasında bir bozulma olduğunda sindirilmeyen liflerden yüzde 15 daha fazla kalori elde edilir. Bu da obez hastanın aldığı bir öğün yemekte 750 kalori alırken, normal sağlıklı kişi aynı öğünden 500 kalori aldığı anlamına gelmektedir.”

 

RUH SAĞLIĞIMIZI DA ETKİLİYOR

 

Vücuttaki toplam serotonin  düzeyinin yüzde 80’i bağırsak duvarından salgılanır. Bağırsak bakterilerimizdeki değişiklikler stres, kaygı, depresyon gibi durumları tetikleyebiliyor. Bağırsaklarımız ve bağırsak bakterilerimiz bazı nörokimyasallar üreterek beynin ruh, hafıza ve öğrenme durumunu etkiliyor. Mutluluk hormonu olarak bilinen “Serotonin” eksikliğinde huzursuzluk, stres, kaygı, sinirlilik, depresyon gibi belirti ve hastalıklar görülür.”

 

İKİNCİ BEYNİMİZ

 

“Beyin dışında en fazla sinir hücresi ve sinir ağı olan yer sindirim sistemidir. Bu nedenle bağırsaklarımız ikinci beyin olarak söylenir. Bağırsaklarımızla beynimiz arasında bir bağlantı var. Hassas bağırsak sendromu denilen hastalıkta bağırsak mikrobiyotası bozulduğu için  karın  ağrısı, karında şişkinlik ve gaz gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Probiyotikler hassas bağırsak sendromunda da etkili rol oynuyorlar.”

 

BAĞIRSAK SAĞLIĞI İÇİN 8 ÖNERİ

 

Prof. Dr. Alagözlü bağırsak sağlığı için yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:

1- Fermente yiyecekleri tüketelim (turşu, boza, şıra, tarhana, sirke, fermente süt ürünleri)

2- Gerekirse doktorunuza sorarak uygun bir probiyotik takviyesi alalım.

3- Egzersizin sağlıklı bağırsak mikrobiyotasını sağladığı yapılan çalışmalarda gösterilmiş.Yürüyüş en güzel egzersizdir.

4- Lifli gıdalar bağırsaktaki faydalı bakterilerin çoğalmasına yardımcı olurlar. Lifli gıdalar tüketelim.

5- Omega-3 takviyeleri bağırsak sağlığımızı güçlendirir.

6- Fruktozdan zengin doğal olmayan işlenmiş, gıdalardan uzak duralım. Bağırsak floramızı bozar.

7- Çin tuzu olarak bilinen “Monosodyum glutamat” içeren gıdalardan uzak duralım.

8- D vitamini seviyelerimize baktıralım gerekirse doktor kontrolünde takviye yapalım. Bizi bağırsak polip ve kanserlerinden korur.