📝 Editoryal Not:
Çölyak hastalığı, sadece bir sindirim sistemi bozukluğu değil, çok sayıda organ ve sistemi etkileyebilen sistemik bir otoimmün hastalıktır. Tanı ve tedavi süreçleri titizlikle yürütülmesi gereken çölyak, doğru yönetildiğinde bireylere sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sunabilir. Bu basın bülteni; hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri için, tanı kriterlerinden komplikasyonlara kadar geniş bir çerçevede bilgi sunarak çölyak hastalığına ilişkin farkındalığı artırmayı hedefliyor.
Glutensiz beslenme bazı kişiler için bir yaşam tercihi olabilirken, çölyak hastaları için hayati bir zorunluluktur. Bayındır İçerenköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Tolga Şahin, çölyak hastalığının sadece gastrointestinal sistemi değil, vücudun birçok sistemini etkileyebilecek karmaşık ve kronik bir otoimmün hastalık olduğunu vurguluyor.
Hastalığın Temeli: Genetik Yatkınlık ve Gluten Tetikleyicisi
Çölyak hastalığı; buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllarda bulunan gluten proteinine karşı bağışıklık sisteminin anormal yanıtı sonucu gelişir. Genetik olarak yatkın bireylerde gluten alımı, ince bağırsağın duodenum ve proksimal jejunum bölgelerinde villus atrofisine ve inflamasyona yol açar. Kadınlarda erkeklere kıyasla yaklaşık iki kat daha sık görülen bu hastalık, birinci derece akrabalar arasında ise 10 kat daha yüksek risk taşır. Hastalık bulaşıcı değildir; ancak genetik geçiş gösterdiği için aile bireylerinin de değerlendirilmesi önemlidir.
Belirtiler Çeşitlenebilir, Tanı Gecikebilir
Klasik belirtiler arasında kötü kokulu yağlı ishal, kilo kaybı, karın şişkinliği, iştahsızlık ve demir eksikliği anemisi yer alırken; baş ağrısı, yorgunluk, infertilite, osteoporoz ve menstrüel düzensizlikler gibi sistemik semptomlar da görülebilir. Bu nedenle çölyak hastalığı, çoklu sistemleri etkileyebilen atipik ve sessiz formlarla da seyredebilir.
Tanı Süreci: Serolojik Testler ve Endoskopik Biyopsi
Tanı aşamasında öncelikle Anti-transglutaminaz (tTG), Anti-endomisyum (EMA), Anti-gliadin (AGA) ve Anti-deamine gliadin gibi otoantikor testleri yapılır. Ancak serolojik testlerin negatif olması, hastalığın olmadığı anlamına gelmez. Tanının altın standardı, endoskopik olarak duodenumdan alınan biyopsiyle villus atrofisi, kript hiperplazisi ve intraepitelyal lenfosit artışının gösterilmesidir.
Tedavide Temel Yaklaşım: Ömür Boyu Glutensiz Diyet
Çölyak hastalığını tamamen ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Doç. Dr. Şahin, en etkili ve güvenli yaklaşımın ömür boyu glutensiz diyet olduğunu ifade ediyor. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf diyetten çıkarılırken; pirinç, mısır, patates, baklagiller, sebze ve meyve gibi doğal glutensiz besinlerin tüketimi önerilmektedir. Diyete tam uyum ile hem semptomlar gerilemekte hem de bağırsaktaki hasar zamanla iyileşebilmektedir.
Diyet Uyumsuzluğu Ciddi Sonuçlar Doğurabilir
Glutensiz diyete uyulmaması durumunda ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. İnce bağırsak lenfoması ve adenokarsinom gibi maligniteler, uzun dönem uyumsuzluk sonucu gelişebilir. Ayrıca osteopeni, infertilite, demir ve B12 eksikliği gibi eşlik eden durumlar düzenli takip gerektirir.
Uzman Kontrolü Şart
Tanı konulmadan glutensiz diyete başlanmaması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Tolga Şahin, evde yapılan parmak ucu testlerinin tanı koydurucu olmadığını belirtiyor. Tanı ve tedavi süreci mutlaka gastroenteroloji uzmanı eşliğinde yürütülmelidir. Ayrıca tanı alan bireylerin birinci derece akrabalarının da çölyak açısından taranması önerilir.
Doğru Tanı ve Diyet Uyumuyla Sağlıklı Yaşam Mümkün
Çölyak hastalığı, yaşam boyu süren bir durumdur. Ancak zamanında tanı, multidisipliner takip ve ömür boyu sürdürülen glutensiz diyet ile hastalar sağlıklı, semptomsuz ve kaliteli bir yaşam sürebilir. Bu nedenle şüpheli semptomları olan bireylerin gecikmeden bir uzmana başvurmaları hayati önem taşır.