Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Genel Sekreteri ve Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, 24-30 Nisan Dünya Aşı Haftası nedeniyle önemli bilgiler verdi.
Aşı uygulamalarıyla birlikte insan ömrünün ortalama 12 yıl uzadığını belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Genel Sekreteri ve Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, aşı veya diğer bir ifadeyle bağışıklama uygulamalarını şöyle tanımladı: “Aşılar, vücudun savunma sistemine, karşılaşabileceği enfeksiyon ajanlarını, etkisiz veya hastalığa neden olamayacak şekilde öğretmeyi ve bu şekilde gerçek tehditle karşılaştığında bu ajanları etkisiz hale getirmesini sağlamayı amaçlar. Aşı uygulamaları ilk olarak özellikle çocuklarda hastalığa neden olan mikroplara karşı geliştirilmiş ve bunlarla çocukların korunması ve yaşama sağlıklı başlamalarına destek olunması amaçlamıştır. Aşıların uygulamaya girmesiyle çiçek hastalığı gibi milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir hastalık dünyadan tamamen silinmiştir. Bugün benzer şekilde milyonlarca insanın sakat kalmasına neden olan çocuk felci de dünyadan silinmek üzeredir. Ancak, bu başarıların hem diğer hastalıklarda da olabilmesi hem de sadece çocukların ve çocukluk çağı hastalıklarının değil diğer hastalıkların da tüm yaşlarda önlenebilmesi için yeni doğan bebekten, yaşamının en tecrübeli döneminde olan yetişkinlere kadar herkesin bazı hastalıklara karşı tekrar aşılanması gereklidir. Bunlar tetanos ve difteri gibi yaklaşık 10 yılda bir yapılması gereken aşılar veya zatürre ve pnömokok ileriki yaşlarda uygulanması gereken aşılar gibi olabilir.”
Anne adaylarının aşılarını aksatmaması bebeğin sağlığı için çok önemli
Yaşamın her döneminde aşıların ayrı önemi bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ateş Kara, gebelik döneminde yapılması gereken aşılar konusunda şunları söyledi: “Gebelik, aşılar açısından en önemli dönemlerden birisidir. Bu dönemde uygulanan aşılar hem annenin, hem de yaşama yeni başlayacak bebeğin sağlığı açısından önem taşımaktadır. Örneğin, bebeğin hepatit B hastalığına yakalanması demek, yaşamı sırasında %90 siroz olması, karaciğer kanseri olması ve yaşamının çok erken sonlanması demektir. Özellikle 60’lı yaşlarından sonra insanlar çok kolay zatürreye yakalanabilmekte, hatta zatürre nedeniyle yaşamının en tecrübeli döneminde hayatını kaybedebilmektedir. Yaşamın belki de en keyif içerisinde geçirilecek bu tecrübeli döneminde, istediklerimizi yapabilmek, hayallerimizin peşinden koşabilmek için sağlığın korunması gereklidir. Aşı, anne karnındaki bebekten, yaşamının en tecrübeli döneminde olan aile büyüklerine kadar herkes için, hem kendileri hem de sevdikleri için mutlak gerekli bir haktır ve herkes bu hakkını kullanmalıdır.
65 yaş üzeri kişiler ve kronik hastalığı olanlar aşılarını aksatmamalı
Prof. Dr. Ateş Kara yaşlıların, risk gruplarının ve yaşadığı yerden farklı bir bölgeye seyahat edecek kişilerin aşılarına özellikle dikkat etmesi gerektiğini belirtti. “En genel ifadeyle risk gruplarını kronik kalp, akciğer, karaciğer, kan hastalığı olanlar; diyabet, kanser, HIV hastaları; beyin omurilik sıvısı kaçağı veya işitme cihazı olan kişiler ve bağışıklık sistemi hastalıklarına sahip olan kişiler olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir şeker hastasının, hasta olarak geçirdiği süre uzadıkça veya şeker dengesi bozuk oldukça, enfeksiyonlara daha kolay yakalanabilmekte ve bu durum hem yaşamını tehdit etmekte hem de yaşam kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır. Bu gibi risk grubundaki kişilerin pnömokok aşısı ve düzenli olarak yaptıracağı grip aşısı ile sağlıklı olarak ömrünü uzatması mümkün olacaktır.”
Çocuk aşılamasındaki başarımızı yetişkin aşılamasına da taşımalıyız
Prof. Dr. Ateş Kara Türkiye’deki aşı uygulamalarında gelinen noktayı şöyle özetledi: “Ülkemizde genişletilmiş bağışıklama programının uygulanması ve devletin aşıları tamamen ücretsiz olarak sunması sayesinde çocuklarımızda aşılanma oranı %95’lerin üzerine çıkmıştır. Aile hekimliği uygulaması sayesinde bebekler, çocuklar ve gebelerin aşı takibinde büyük başarı elde edilmiştir. Ulusal aşı takvimimiz, tıptaki en güncel gelişmeler ve ülkemizin ihtiyaçlarına göre güncellenmektedir. Bu sayede dünyanın en gelişmiş aşı takvimlerinden birisine sahibiz ve 13’ten fazla hastalığa karşı korunma sağlayabiliyoruz. Son 1 yıl içinde gebeler için grip aşısı da ücretsiz uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca dünyadaki en geniş risk grubu tanımı ülkemizde yapıldı ve bu risk grubuna dahil olan kişiler aile hekimliğine başvurduğunda aşılarını ücretsiz olarak yaptırabilmeye başladı.”
65 yaş üstü erişkinler ve risk gruplarına ücretsiz aşı dünyada örnek bir uygulama
“Hem kendi sağlığımız, hem de sevdiklerimizle daha uzun süre sağlıkla bir arada olabilmek için aşılarımızı aksatmamalıyız” diyen Prof. Dr. Ateş Kara şöyle devam etti: “Aşı özellikle çocuklarımız için bir haktır. Bu hakkın onlara mutlaka sunulması ve hiçbir şekilde bu haklarının engellenmemesi gerekir. Benzer şekilde kendi sağlığımız için aşıyı bir hak ve bizlere sunulan bir kazanım olarak görmeli ve ona ulaşmak için elimizden geleni yapmalıyız. Ülkemizde risk grubunda olma veya 65 yaş üzerinde olma durumunda tüm gerekli aşılar ücretsiz olarak sunulmaktadır. Hem kendi sağlığımız hem de sevdiklerimizle daha uzun süre birlikte olabilmek için mutlaka bu hakkımızı kullanmalıyız. Gerekirse hekimlerimizden kendimiz talep etmeliyiz. Bu dünya genelinde, çok az ülkede uygulanabilen bir başarıdır. Özellikle, yaşamın bu tecrübeli döneminde, basit enfeksiyonlar bile ölümcül olabilmekte. Bu nedenle risk gruplarında olanların ve sağlıklı olsa bile 65 yaş üzerindeki herkesin mutlaka aşılanmaları gereklidir.”
Enfeksiyon hastalıklarını önlemek için aşı + hijyen + sağlıklı beslenme
Enfeksiyonların önlenmesi için birkaç tane ve birlikte uygulanması gereken yol olduğunu belirten Prof. Dr. Ateş Kara şunları söyledi: “Bunların bir kısmı çok kolay sağlanabilecek iken, bir kısmı ise oldukça güç başarılacak yöntemlerdir. Sağlıklı içme suyu, sağlıklı ve hijyenik çevre, atıkların uygun ve sağlıklı bir şekilde bertaraf edilmesi, temiz hava, sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması ve dengeli beslenme gibi koşullar ilk çırpıda sayılabilecek yöntemlerdir. Bu yaklaşımları primer korunma olarak sayılabilir. Bunlara ilave edilmesi gereken en önemli yaklaşımlardan birisi de çocukluk ve yetişkin aşılanmasının eksiksiz olarak devamıdır. İkincil korunma yöntemleri olarak, hasta olanların ilaç ve bakım hizmetleriyle en kısa sürede sağlıklarına kavuşmalarının sağlanması, başkalarına hastalıkları bulaştırma ihtimallerinin olduğu dönemde bu riskin azaltılmasına yönelik kişisel ve toplumsal hijyen kurallarına uyulması sayılabilir.”