📝 Editoryal Not:
Bu basın bülteni, Türkiye’de yaygın görülen FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) hastalığı ve yeni tedavi seçeneklerine dair güncel bilgileri sunmaktadır. Özellikle kolşisin tedavisine dirençli hastalar için geliştirilen biyolojik ilaçların klinik çalışmaları, Türkiye’nin kritik rolünü ortaya koymaktadır. Metin, sağlık profesyonelleri için epidemiyolojik veriler, tedavi stratejileri ve klinik araştırma fırsatlarını özetleyerek hem farkındalık hem de hasta bakımına katkı sağlamaktadır.
17 Eylül Dünya FMF Farkındalık Günü kapsamında yapılan açıklamalarda, Ailevi Akdeniz Ateşi’nin (FMF) en yoğun görüldüğü ülke olan Türkiye’nin, yeni tedavi seçeneklerinin geliştirilmesinde kritik bir merkez konumunda olduğu vurgulandı. Prof. Dr. Ahmet Gül (Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Romatoloji Bilim Dalı Başkanı), kolşisin tedavisine dirençli hastalar için geliştirilen yeni biyolojik ilaçların klinik çalışmalarında Türkiye’nin öncü olduğunu belirtti.
Türkiye’de FMF: Epidemiyoloji ve Klinik Görülme Sıklığı
FMF, özellikle Akdeniz ve doğu bölgelerinde yaşayan topluluklarda sık rastlanan genetik geçişli bir hastalıktır. Türkiye’de FMF görülme sıklığı 1/1000’den fazla olup, bu oran “nadir hastalık” tanımının üzerindedir. Dolayısıyla Türkiye, dünyadaki en fazla FMF hastasına ev sahipliği yapmaktadır.
Hastalık genellikle çocuklukta başlar ve sebebi belirlenemeyen iltihap atakları ile seyreder. Karın, göğüs ve eklem bölgelerinde ağrı, ateş ve inflamatuvar belirtiler gözlenir; ataklar bazen apandisit veya akciğer enfeksiyonu gibi farklı klinik tabloları taklit edebilir. Tedavi edilmediğinde, özellikle amiloidoz gelişerek böbrek ve diğer organlarda yetmezliğe yol açabilir.
Tedavi: Kolşisin ve Yeni Biyolojik Yaklaşımlar
FMF tedavisinde ilk basamak olan kolşisin, atakların önlenmesinde ve amiloidoz riskinin azaltılmasında etkili bir ilaçtır. Ancak hastaların yaklaşık %5–10’u kolşisine yeterince yanıt vermez veya yan etkiler nedeniyle ilacı kullanamaz. Bu hastalarda IL-1 inhibitörü biyolojik ilaçlar devreye girmektedir.
Türkiye, Rusya, Gürcistan ve Ermenistan merkezli yürütülen yeni bir klinik çalışmada, kolşisine dirençli FMF hastaları için umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Faz 2 aşamasında olan bu ilacın erken bulguları, Ekim ayında Amerikan Romatizma Cemiyeti kongresinde paylaşılacaktır.
Hastalara Erken Erişim ve Klinik Önemi
Prof. Dr. Gül, Türkiye’deki yüksek hasta sayısının klinik araştırmalar için ülkeyi stratejik bir merkez haline getirdiğini belirtmektedir:
“Türkiye, FMF’de hem genetik araştırmalar hem de yeni tedavilerin geliştirilmesi açısından kritik bir ülke. Bu çalışmalar sayesinde hastalarımız yeni ilaçlara erken ulaşabiliyor. IL-1 inhibitörlerinin artması, ataksız yaşam ve amiloidozun önlenmesi açısından büyük önem taşıyor.”
Uzmanlar ayrıca, hastaların tedaviye uyumunun artırılması, düzenli ilaç kullanımının teşvik edilmesi ve biyolojik ilaç seçeneklerinin yaygınlaştırılmasıyla FMF’in yol açtığı sağlık yükünün önemli ölçüde azaltılabileceğini vurgulamaktadır.