Zentiva Türkiye Genel Müdürü Şahin Arslan, ilaçtaki fiyat indirimleriyle sektörün varlığını sürdürmesinin mümkün olmadığını belirtti.

Sanofi-Aventis Grubu bünyesinde faaliyet gösteren Zentiva’nın Prag’daki üretim tesislerinde gazetecilerle bir araya gelen Şahin Arslan, Zentiva’nın Sanofi-Aventis ile birleşmesinin ardından Türkiye’nin bir üretim üssüne dönüştüğünü, Zentiva’nın Türkiye’ye adım atmasıyla Türkiye’deki en büyük üretim ve ARGE merkezine sahip olduklarını ve ciddi bir üretim sıçraması kaydettiklerini anlattı.

Zentiva’nın Lüleburgaz fabrikasının, Sanofi-Aventis’in dünyada sahip olduğu fabrikalar arasında, kapasitesine göre ilk üç sırada yer aldığını belirten Arslan, Lüleburgaz fabrikasının üç vardiya bazında yıllık 425 milyon kutu üretim kapasitesine sahip olduğunu, tesislerde geçen yıl 187 milyon kutu üretim gerçekleştirildiğini, stratejik önceliklerinden birinin de kapasite kullanım oranlarını gelecek yıllarda daha etkin hale getirmek olduğunu anlattı.

Zentiva’nın ARGE çalışmaları kapsamında bugüne kadar 79 molekül üzerine çalıştığını ve sadece 2011 yılında 15 patent başvurusu yapıldığını, bunlardan 5’inin tescil edildiğini belirten Arslan, 2010’da 295 milyon liralık satış rakamına ulaştıklarını ve satışlarının yüzde 11,5’ini ihracatın oluşturduğunu bildirdi.

Aynı zamanda Sanofi-Aventis Grup Ülke Müdür Yardımcısı olan Şahin Arslan, 100 ülkede faaliyet gösteren 100 bin çalışanı bulunan Sanofi-Aventis’in 2010 global satışlarının 30,4 milyar avro olduğunu, çatısı altında Zentiva, Sanofi Pasteur olan Sanofi-Aventis Türkiye’nin ise 2010 yılını 1,1 milyar lira satışla tamamladığını söyledi.

Zentiva olarak Türkiye’yi lokal bir pazar olarak görmenin ötesinde gerçek anlamda yerel bir şirket olma arzularının bulunduğunu, yatırımlar yaptıklarını ve Türkiye’den ihracat yaparak yerel firma olmanın gereklerini yerine getirmeye gayret ettiklerine dikkati çeken Arslan, Lüleburgaz’daki tesisten 45 ülkeye ihracat, 27 çok uluslu şirkete üretim yapıldığı bilgisini verdi.

Zentiva’nın 2011-2012 döneminde 13,6 milyon liralık ARGE yatırımı planladığını da aktaran Arslan, ithalattan yerel üretime geçiş kapsamında 2010 yılı öncesinde başka yerlerde üretilen, ithal edilen ürünlerin yüzde 95’inin artık Türkiye’de üretildiğini, ithalden lokal üretime geçiş çalışması devam eden halihazırda 19 ürünlerinin bulunduğunu söyledi.

Arslan, Türkiye’deki Zentiva’nın artık yerli bir firma statüsünde olduğunu belirterek, tüm dünyaya antibiyotik satışını da Türkiye’den yapacaklarını anlattı.

DÜNYAYA ANTİBİYOTİK LÜLEBURGAZ’DAN

Sanofi-Aventis ülkeleri de dahil olmak üzere 2012 yılından itibaren antibiyotik satışının Lüleburgaz’daki tesisten yapılacağını, 29 ülkeye 20 milyon kutunun üzerinde antibiyotik göndereceklerini dile getiren Arslan, Türkiye’ye bu açıdan güvenilmesini, sahip oldukları insan kaynağı, bilgi birikimi ve üretim kalitelerine bağlamanın mümkün olduğunu ifade etti.

Soruları da yanıtlayan Arslan, Türkiye’de eşdeğer ilaç üretimi yapan, burayı yatırım yapılabilir ülke olarak gören, Sanofi-Aventis ve Zentiva gibi şirketlerle, ürünleri ithal eden, Türkiye’de yatırımı olmayan şirketler arasındaki ayrımın çok iyi belirlenmiş olması gerektiğini bildirdi.

Bu durumun karları ne kadar etkilediği sorusuna Arslan, geçtiğimiz yıl ve ondan önceki yıl hiçbir şekilde karlılığın artmadığını son iki yılda toplam yüzde 25 civarında bir fiyat düşüşünün söz konusu olduğunu, bu rakamın bir sektör için çok ciddi anlam ifade ettiğini dile getirdi.

Karın ”0” olduğunu söylemenin mümkün olmadığını ancak, ciddi erozyona uğradığını, artık bakanlık uzmanlarının bile Türkiye’de özellikle eşdeğer ilaç için bir karlılık olmadığını söylediğini aktaran Arslan, ”Sektör ne kadar dayanır?” sorusuna şu yanıtı verdi:

”Benim tahminim, artık dayanabileceği noktanın sınırlarına gelmiş durumda açıkçası… Bu şekilde fiyat kesintileriyle sektörün varlığını sürdürmesi mümkün değil… Şunu kabul etmek lazım, Sağlık Bakanlığı Türkiye’de çok ciddi işler yaptı. Bunlardan hepimizin gurur duyması lazım ama bunlar yapılırken sürekli sektörün katkı vereceği bir sistemin işleyişi bir yerde tıkanır diye düşünüyorum.

Ve geldiğimiz yer açıkçası tıkanıklılık… Bundan başka bir modelin ortaya konulması lazım. Yoksa sağlık sisteminin çok önemli unsurlarından biri olan üreticilerin devam etmeleri mümkün değil, bu ister orijinal ister eşdeğer olsun… Türkiye’deki ilaçlar Avrupa’daki en ucuz ilaçtan bile yüzde 30 ucuz… Yapılacak çok fazlasıyla yapılmış ve gelinecek son noktaya gelinmiştir.”

B planları olup olmadığının sorulması üzerine Arslan, aklıselimin her zaman galip geleceğini belirterek, teknik olarak sınıra geldiklerini ancak bir çözümsüzlük olacağını akıllarından dahi geçirmediklerini, mutlaka uygun bir yol bulunacağını söyledi.

”Çünkü hükümetimizin, bakanlıklarımızın, Türkiye’ye yatırımı özendirmek, ilaç sektörünün varlığını sürdürmesini temin etmek gibi ciddi niyetleri olduğunu biliyoruz” diyen Şahin Arslan, sorunun bir şekilde aşılacağı düşüncesini taşıdığını kaydetti.

Şahin Arslan, başka bir soru üzerine de, Türkiye’de eşdeğer ilaç kullanımıyla son 6 yılda yaklaşık 3 milyar liralık bir tasarruf sağlandığını, bu rakamı, tasarruftan öte sektörün yaptığı bir katkı olarak görmek gerektiğini vurguladı.

-ROB KOREMANS-

Zentiva Dünya Başkanı Rob Koremans da toplantıda, Zentiva olarak 32 pazarda faaliyet gösterdiklerini, 800 milyon insana ulaştıklarını, en büyük eşdeğer ilaç firmaları arasında 3. sırada yer aldıklarını, 2 yıl önce 22. sıradan üçüncülüğe çıktıklarını, bu şekilde en hızlı büyüyen şirketlerden biri olduklarını anlattı.

Koremans, Türkiye’de yatırım stratejilerine, vizyonlarına yeterli desteği alıp almadıklarına ilişkin bir soru üzerine, hükümetin sağlık sektörüne ve hastaların ilaca erişimine çok önem verdiğini, bu konuda önemli reform hareketleri olduğunu anımsattı.

”Elbette daha yapacak çok şey var. Hükümet tarafında da herşey oldu, biz yeterli desteği alıyoruz diyemeyiz ama hükümetin niyeti ve isteği var” diyen Koremans, bunun kendilerini yüreklendirdiğini dile getirdi.

Şansı olsaydı, elinde bir sihirli değnek olsaydı Türkiye piyasasında neleri değiştireceğinin sorulması üzerine Koremans, Türkiye’de ilacın tedarikine karar verildikten itibaren ruhsat alımına kadar geçen sürenin çok uzun olduğunu, bu konuda iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu, ilk değiştireceği şeyin bu olacağını, ikinci olarak da Türkiye’de reçeteli ilaçların geri ödendiğini, reçetesiz ilaç sisteminin de reçeteli ilaç sistemine tamamlayıcı bir unsur olabileceğini, ikinci değiştirmek isteyeceği konunun bu olabileceğini belirtti.

Rob Koremans, şöyle devam etti:

”Son 1,5-2 yıldaki fiyat kararnameleri nedeniyle ilaç fiyatlarında önemli indirimler yaptı hükümet, bütçesini daha etkin yönetmek için… Ancak, reçetesiz ilaç sistemi dediğimiz sistemle bütçe daha etkin yönetilebilir hale gelebilir. Şunu yapabilir, önemli hastalıkların tedavisinde reçeteli ilaç sistemi ama gündelik rahatsızlıklar için reçetesiz tedarik edilebilecek ilaçlar olabilir.

Yani fiyat indirimleri tüm endüstri için, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm şirketler için çok beklenmedik bir şekilde iş modellerini etkiliyor. Türkiye’de iş yapmayı birazcık belirsiz hale getiriyor. Bu yüzden devletin bu konuda bazı aksiyonlar alması lazım. Fiyat indirimleri, yapılacak yatırımları da etkiliyor, yatırımların devamı için tüm şirketlerin ihtiyacı olan daha sabit bir zemin üzerinde bulunması… Hükümetin de bunu görüp öncelikle Başbakanın bu yolda adım atacağına inanıyorum.”

”Türkiye pazarına girmekten pişman mısınız?” sorusu üzerine de Rob Koremans, ”Kesinlikle pişman değilim. Mükemmel bir altyapıya, üretim, ARGE tesisine sahip olduk. Bundan pişman değiliz. Orta vadeli olarak Türkiye’nin geleceğinin iyi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’ye yatırımdan hem mutlu hem gururluyuz” dedi.

AA