📝 Editoryal Not:
Bu basın bülteni, kadınlarda yaşam boyu omurga sağlığının önemine dikkat çekerek, çocukluk döneminden itibaren alınabilecek koruyucu önlemlerden ileri yaşlarda uygulanması gereken sağlık kontrollerine kadar kapsamlı bir bakış sunuyor. Omurga sağlığına yönelik yaşa özel risklerin ve önerilerin yer aldığı metin, kadın sağlığı alanında çalışan profesyonellere hem bilgilendirici hem de rehberlik edici nitelikte.

Omurga, kas-iskelet sisteminin temel yapı taşı olarak, vücudu dik tutan ve hareketi mümkün kılan karmaşık bir yapıdır. Çocukluktan itibaren başlayan gelişim süreci, kadınların hormonal yapıları ve yaşam tarzları doğrultusunda çeşitli dönemlerde omurga sağlığı açısından kritik riskler barındırır. Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü, kadınlarda yaşa özel omurga problemleri ve alınabilecek önlemler hakkında kapsamlı bilgiler paylaştı.

Çocukluk ve Ergenlik Dönemi: Hızlı Büyüme, Yüksek Risk
Kız çocuklarında omurga gelişimi özellikle 9-10 yaşlarından itibaren hızlanır. Hormonal değişimlerle birlikte kemik uzaması, kas kitlesinde artış ve duruş bozuklukları görülebilir. Geceleri ortaya çıkan sırt ve uzun kemik ağrıları sık rastlanan şikâyetlerdendir. Duruş bozukluklarının önüne geçebilmek için düzenli spor alışkanlığı kazanılmalı, kalıcı şekil bozukluklarının önüne geçilmelidir. Ayrıca, ergenlikte utanma duygusu ile kambur oturma alışkanlığı gelişebilir; bu durum gerektiğinde psikolojik destekle yönetilmelidir. Skolyoz gibi yapısal omurga bozukluklarının erken tanısı için aileler dikkatli olmalı, omuz asimetrisi veya sürekli sırt ağrısı gibi durumlarda radyolojik değerlendirme yapılmalıdır.

20’li Yaşlar: Çalışma Hayatı ve Hamilelik Etkisi
20’li yaşlarla birlikte artan masa başı çalışma süreleri, özellikle boyun ve sırt bölgesinde kas-iskelet sistemi ağrılarına neden olur. Hareketsizlik, omurga sağlığını olumsuz etkiler. Bu dönemde kısa molalar vermek, masa başı egzersizleri yapmak, haftada en az 3-4 gün yürüyüş veya yüzme gibi egzersizlerle kas dengesini korumak önemlidir. Ayrıca, ilk gebeliklerin genellikle bu yaşlarda yaşandığı göz önünde bulundurulursa, hamileliğin son trimesterinde görülen bel ve sırt ağrıları da dikkate alınmalıdır. Uygun fiziksel aktivitelerle doğum öncesi ve sonrası süreç desteklenmelidir.

30’lu Yaşlar: Kilo, Hareketsizlik ve Fıtık Riski
Bu yaşlarla birlikte kilo artışı, durağan yaşam tarzı ve geçirilen hamilelikler, omurga ve çevre kaslarda zorlanmalara yol açar. Kronik kas ağrıları ve bel-boyun fıtığına bağlı şikâyetler sık görülür. Altı aydan uzun süren ve kollara ya da bacaklara yayılan ağrılar mutlaka hekim değerlendirmesi gerektirir. Egzersiz, kilo kontrolü ve stres yönetimi bu dönemde oldukça önemlidir.

40’lı Yaşlar ve Sonrası: Kemik Sağlığı Ön Planda
Kırklı yaşlardan itibaren hormonal değişimler, genetik yatkınlık ve kilo gibi faktörler omurga dejenerasyonunu hızlandırır. Osteoporoz riski artar. Bu nedenle yıllık kemik yoğunluğu ölçümleri yapılmalı, gerekirse ilaç tedavisi ile desteklenmelidir. Ayrıca diz ve kalça gibi diğer yük taşıyan eklemlerde de dejeneratif hastalıklar ortaya çıkabilir.

50 Yaş ve Üzeri: Koruyucu Yaşam Tarzının Önemi
Menopoz sonrası dönemde omurga ve genel kas-iskelet sistemi sağlığı, önceki yıllarda gösterilen özenin bir yansımasıdır. Kemik erimesi, dejeneratif disk hastalıkları ve kas zayıflıkları bu yaşlarda sık görülür. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, sigaradan uzak bir yaşam ve mental sağlığa yönelik olumlu alışkanlıklar bu dönemde hayat kalitesini belirler.

Sonuç olarak; kadınlarda omurga sağlığına yönelik farkındalık, erken dönemden itibaren oluşturulmalı ve yaşam boyu sürdürülebilir sağlıklı alışkanlıklarla desteklenmelidir.