Hastalara uygulanan kanser aşısına Onkoloji Derneği’nden açıklama geldi.

Almanya’da, tedavi şansı kalmayan hastalara uygulanan aşıyla kanserin başka organlara sıçrama riski azalıyor. Bu tedaviyle iyileşen hastaların 11 yıllık raporlarında metastaza rastlanmadı.

Almanya’nın Köln şehrindeki Medical Center Cologne’de hastalar üzerinde kullanılmaya başlanan kanser aşısının, başarılı olunan hastalarda tam bir iyileşme sağladığı iddia ediliyor. Aşının etkili olduğu hastalarda daha sonraki yıllarda metastaz, yani kanserin başka organlara sıçrama riski kalmıyor. Aşı planını geliştiren Prof. Dr. Robert Gorter, Köln Üniversitesi tarafından hastaların izlendiğini söylüyor. Özellikle metastaz yapmış yani beyin, karaciğer ve kemiğe sıçramış meme kanserlerinde başarı şansının yüksek olduğunu vurguluyor. Bu kanserlerde yüzde 80 tamamen iyileşme elde ettiklerini söylüyor. Pankreas kanseri üzerinde yaptıkları tedavinin yüzde 50 etkili olduğunu anlatan Prof. Dr. Gorter, sarkom denilen çocukluk tümörlerinde de büyük başarı sağladıklarını söylüyor. Tedavinin başarılı olduğu hastaların 11 yıllık sonuçlarını izlediklerini anlatan Prof. Dr. Gorter, metastaza rastlanmadığının altını çiziyor.

ONKOLOJİ DERNEĞİ’NDEN AÇIKLAMA

Kamuoyuna Önemle Duyurulur,;

Ülkemizde kanserin tıbbı tedavisinde yetkili ve sorumlu olan Tıbbi Onkologları temsil eden Tıbbı Onkoloji Derneği, hasta ve hasta yakınlarının mağduriyetini önlemek ve kamuoyunu bilgilendirmek için aşağıdaki açıklamayı gerekli görmüştür.

“Kanserde aşı tedavisi”, yaklaşık 40 yıldır yoğun bir şekilde araştırılmaktadır. Büyük bir kısmı, “klinik öncesi deneme” ve bir kısmı da “klinik araştırma” aşamasında olan bu tedavilerde, genellikle hastaya ait kanser hücreleri, bu hücrelerin yaptığı kanser proteinleri ve hastanın kendi kanında bulunan hücreler kullanılmaktadır. Söz konusu bu tür aşılarda; hastaların kanındaki dendritik hücreler alınıp, laboratuar ortamında tümör hücreleri veya tümör hücrelerinin yaptığı “tümör antijeni” adı verilen kanser hücresi proteinleri ile etkin hale getirildikten sonra, hastaya tekrar verilmektedir. Bugüne kadar yayınlanmış olan bilimsel araştırma sonuçları; bu aşıların ve bağışıklık sistemini hedef alan diğer tedavi yöntemlerinin en etkili olabileceği kanser türünün, habis bir cilt tümörü olan “maliyn melanom” olduğunu göstermektedir. Bu hasta grubunda da “uzun süreli iyileşme”, hastaların çok az bir oranında (%5 den daha az) görülmektedir. Günümüzde, rutin kullanım için piyasaya verilecek durumda onaylanmış etkin bir kanser aşısı bulunmamaktadır. Melanoma dışındaki kanser türlerinde yapılan aşı ve diğer immünolojik tedavi yöntemleri ile henüz başarılı sayılabilecek güvenilir bir çalışma sonucu bulunmamaktadır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde tıp ahlakı ve bilimsel kurallara uygun olarak çalışan kanser merkezlerinde yürütülen aşı çalışmaları, henüz klinik araştırma düzeyinde sürdürülmektedir. Bu tür merkezlerde yürüyen çalışmalara ise; çalışma protokollerine uygunluk kriterlerine göre hasta kabul edilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde olduğu gibi dünyanın başka bölgelerinde de (gelişmiş ülkeler dahil), tıp ahlakına ve bilimsel kurallara uygun olmayan kanser tedavi uygulamalarına sıklıkla rastlanmaktadır. Tıbbi etiğe ve bilimsel kurallara uygun olmayan tedavi uygulamaları, kamuoyunun ilgisini çeken bir konu olduğu için, ne yazık ki sıklıkla kanser ve kanser aşıları konusunda olmaktadır.

Yazılı ve görsel basında kanser konusunda çıkan her türlü haber, kanser hastalarını ve yakınlarını harekete geçirmektedir. Hastalarımızın ve hasta yakınlarının bu hassasiyetleri de, maalesef kimi zaman bu tür tedavi uygulamaları yaptığını iddia eden bazı sözde bilim insanları tarafından istismar edilebilmektedir.

Benzer bir durum olarak; son dönemde bazı mecralarda yer alan ve bir klinikte yapıldığı belirtilen aşı ile ilgili, yayınlanmış güvenilir bir çalışma sonucu bulunmamaktadır. Söz konusu belirtilen kanser aşısı, hastalara bir araştırma protokolü dahilinde uygulanıyor ise; bunun ilgili haberde belirtilmesinde yarar vardır. Ayrıca bu araştırmaların yapılabilmesi için, daha önce bu açıdan yapılmış ön çalışmalar olması ve bu çalışmaların bilim dünyasının kabulüne sunulmak üzere yayınlanmış olması gerekirdi. Çünkü bir tedaviyi hastada deneysel amaçlı uygulamak için, bu konuyu destekleyici bilim dünyasınca genel kabul gören etkinlik kanıtlarının olması gerekirdi. İlave olarak deneysel tedavi için yetkili mercilerden izin alınmış olması ve deneysel tedavi için hastalardan ücret talep edilmemesi gerekir. Yaptığımız literatür taramasında, ilgili merkezin ve ismi gecen doktorun ikna edici bilimsel yayınlarına rastlamamıştır. Eğer bir araştırma protokolü dahilinde değil de rutin bir tedavi uygulaması yapıldığı iddiası var ise, bu tarz bir uygulama, bilimsel etiğe uygun değildir.

Hastalarımızı, mevcut kanser tedavilerine devam etmeleri ve doktorlarına danışmadan bu ve bunun gibi gelecekte de sıklıkla karşılaşacakları bilimsel etkinlik kanıtları olamayan tedavi yöntemlerine kapılmamaları konusunda uyarıyoruz.

Saygılarımızla
Tıbbi Onkoloji Derneği