📝 Editoryal Not:
Bu basın bülteni, kekemelik tedavisinde bireyselleştirilmiş yaklaşımın önemini vurguluyor. Prof. Dr. Ahmet Konrot’un açıklamaları, konuşma bozukluklarının yalnızca bireyi değil aileyi ve sosyal çevreyi de etkileyen çok boyutlu sorunlar olduğunu hatırlatıyor. Haber, sağlık profesyonelleri için güncel terapi yaklaşımlarını özetlerken; aileler için de erken müdahalenin önemine dikkat çekiyor.
Kekemelik: Çocuklukta Başlayan Çok Boyutlu Bir Sorun
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Dil ve Konuşma Terapisti Prof. Dr. Ahmet Konrot, kekemeliğin genellikle 2-5 yaş arasında kendiliğinden ortaya çıktığını ve her 100 çocuktan yaklaşık 5’inde görüldüğünü belirtiyor. İlk bakışta basit gibi görünen bu konuşma bozukluğu, aslında yönetilmesi en güç iletişim sorunlarından biri. Çünkü yalnızca konuşan bireyi değil, aynı zamanda ailesini ve sosyal çevresini de derinden etkiliyor.
Tedavi Erken Yaşta Daha Etkili
Kekemelikte yaşa göre farklı yaklaşımlar gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Konrot, okul öncesi dönem için “ne kadar erken, o kadar iyi” ilkesinin geçerli olduğunu ifade ediyor. Erken müdahale, kekemeliğin tamamen ortadan kalkma şansını artırsa da, her birey için kesin bir iyileşme garantisi bulunmuyor. Sürecin kişiye ve aile dinamiklerine göre değiştiğini belirten Konrot, bu nedenle tedavinin mutlaka kişiye özel planlanması gerektiğini vurguluyor.
Terapi Yöntemleri: Dolaylı ve Doğrudan Yaklaşımlar
Kekemelik terapisi temelde iki ana yaklaşım üzerine kuruludur:
Dolaylı yöntemler: Özellikle okul öncesi çocuklarda tercih edilen bu yaklaşımda doğrudan çocuğa müdahale edilmez, çevre düzenlenir. Aileye danışmanlık verilerek, çocuğun doğal gelişim sürecinin desteklenmesi sağlanır.
Doğrudan yöntemler: Çocuğun veya yetişkin bireyin konuşma farkındalığı artırılır, akıcılığı geliştirmeye yönelik egzersizler uygulanır.
Prof. Dr. Konrot’a göre en uygun yöntemin belirlenmesinde çocuğun kişilik özellikleri, ailenin sosyokültürel durumu ve dinamikleri dikkate alınmalıdır.
Üç Temel Terapi Yaklaşımı
Kekemelik tedavisinde üç ana yaklaşım öne çıkmaktadır:
Akıcılığın biçimlendirilmesi: Klasik konuşma terapisi yöntemleriyle bireye akıcılığı artıracak teknikler öğretilir.
Kekemeliğin yönetimi: Amaç, kekemeliği tamamen ortadan kaldırmak değil, onunla başa çıkmayı öğretmektir.
İletişim odaklı yaklaşım: En yeni yöntemlerden biri olup, bireyin yalnızca konuşma akıcılığını değil, genel iletişim becerilerini geliştirmeyi hedefler.
“Buradaki hedefimiz, bireyi daha iyi iletişim kurabilen bir kişi haline getirmektir” diyen Prof. Dr. Konrot, bu süreçte aile farkındalığının da kritik rol oynadığını vurguluyor.
Kekemelik Tamamen İyileşir mi?
“Kekemelik tamamen iyileşir mi?” sorusuna kesin bir yanıt verilemeyeceğini belirten Konrot, “Sürecin nasıl ilerleyeceğini ancak yaşayarak görebiliriz. Bilimsel veriler umut verici olsa da her bireyde aynı sonuç alınamayabilir” diyor. Özellikle erken çocukluk döneminde doğru müdahalelerle tamamen düzelme olasılığının yüksek olduğuna dikkat çekiyor.
Dijital Çağın Etkisi
Dijital çağın iletişim alışkanlıklarını değiştirdiğini, ancak çocukların konuşma becerileri üzerindeki etkisini değerlendirecek güçlü bilimsel kanıtların bulunmadığını belirten Prof. Dr. Konrot, ailelerin bu konuda temkinli ama gerçekçi olmaları gerektiğini söylüyor.