📝 Editoryal Not:
Otizmli çocuklara sahip ailelerin yaşadığı zorluklar, yalnızca bireysel mücadelelerle sınırlı kalmıyor; sosyal çevrenin, kamu politikalarının ve sağlık hizmetlerinin yeterliliğiyle doğrudan ilişkili bir alanı kapsıyor. Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi’nden Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş’un aktardığı bilgiler, hem toplumsal farkındalık hem de psikososyal destek sistemlerinin ne kadar hayati olduğunu gözler önüne seriyor. Bu haber, sağlık profesyonellerine ve karar vericilere otizm spektrum bozukluğu yaşayan çocukların ailelerinin gereksinimlerine dair bütüncül bir perspektif sunarak çözüm yollarına odaklanmayı teşvik ediyor.

Uzmanlar, otizmli çocukların bakım sürecinde ebeveynlerin duygusal, sosyal ve ekonomik olarak yoğun yükler taşıdığını, bu süreçte profesyonel destek ve toplum kaynaklarının hayati rol oynadığını vurguluyor.

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), çocuğun iletişim ve sosyal etkileşim becerilerinde kalıcı farklılıklar yaratırken, aile sistemini de doğrudan etkileyen bir gelişimsel bozukluk. Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, tanı süreciyle birlikte ailelerin yalnızlık, çaresizlik, tükenmişlik ve suçluluk gibi duygularla baş etmeye çalıştığını belirtiyor.

Tanı süreci travmatik etkiler yaratabiliyor
Dr. Luş, “Otizm tanısı alan çocukların ebeveynleri, özellikle ilk dönemde bu durumu kabul etmekte güçlük çekiyor. Aileler çocuklarının gelişimini diğer çocuklarla karşılaştırarak büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor ve genellikle otizmin ne olduğunu bilmeden sürece başlıyor” diyerek ailelerin doğru bilgilendirilmesinin ve psikolojik destek almasının önemine dikkat çekiyor.

Öz bakım becerilerinde yaşanan gecikmeler, sosyal uyumsuzluk, tehlike algısının olmayışı gibi durumların aile yaşamını zorlaştırdığına işaret eden Dr. Luş, bu davranışların çevre tarafından yanlış yorumlanmasının aileleri daha da yalnızlaştırdığını ifade ediyor. Ayrıca, çocuklarının geleceğine dair belirsizliklerin de anne babalarda kronik kaygı oluşturduğunu belirtiyor.

Sosyal destek mekanizmaları dayanıklılığı artırıyor
Otizmli çocuklara sahip ebeveynlerin psikolojik dayanıklılığının, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda sosyal destekle de şekillendiğini söyleyen Dr. Luş, “Ailelerin yalnız olmadığını hissetmesi çok önemli. Sosyal çevre, okul, sağlık hizmetleri ve kamu destekli kurumların iş birliğiyle aileler daha güçlü hale gelebilir. Yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşların ve çocuk psikiyatri kliniklerinin sayısının artırılması bu bağlamda çok değerli” dedi.

Ailelerin iş hayatlarını, sosyal çevrelerini ve kişisel yaşamlarını çocuklarının ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirmek zorunda kaldığını aktaran Dr. Luş, bu durumun kimi zaman depresyon gibi psikiyatrik bozukluklara zemin hazırlayabileceğini belirtti. Ebeveynlerin kendi psikolojik ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesi gerektiğinin de altını çizdi.

Çözüm önerileri arasında; ebeveyn destek gruplarının yaygınlaştırılması, özel eğitim merkezlerine ulaşımın kolaylaştırılması ve aile içi danışmanlık hizmetlerinin sürdürülebilir hale getirilmesi yer alıyor.