📝 Editoryal Not:
Bu çalışma, pankreas kanseri hücreleri ile sinirler arasında keşfedilen yeni iletişim mekanizmasını ortaya koyuyor. Sinir-kanser etkileşimleri ve glutamat aracılı psödo-sinapslar sayesinde tümör progresyonunu etkileyen bu mekanizma, hem erken tanı hem de hedefe yönelik tedavi stratejileri açısından önemli bir klinik potansiyel sunuyor. Haber, pankreas kanseri araştırmalarına katkı sağlayacak ve tedavi geliştirme süreçlerinde yol gösterici nitelikte bilgiler içeriyor.
Pankreas kanseri, geç teşhis edilmesi ve tedaviye dirençli olması nedeniyle yüksek mortaliteye sahip kanser türlerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl yaklaşık 500 bin yeni vaka bildirilmekte; Türkiye’de ise yılda yaklaşık 5 bin kişi pankreas kanseri tanısı almaktadır.
Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Münih Teknik Üniversitesi (TUM) iş birliğiyle yürütülen uluslararası bir çalışmada, pankreas kanseri hücreleri ile sinirler arasında daha önce tanımlanmamış bir iletişim mekanizması keşfedildi. Araştırma, dünyanın önde gelen dergilerinden Cancer Cell’de yayımlandı ve klinik araştırmalar açısından yeni tedavi hedefleri oluşturuyor.
Glutamat Aracılı Psödo-Sinapslar
Prof. Dr. Güralp Ceyhan’a göre pankreas kanseri hücreleri, sinirlerle yakın temas hâlinde bulunuyor ve bu etkileşim pasif değil, aktif bir iletişim ağı içeriyor. Çalışmada “psödo-sinapslar” adı verilen özel bağlantılar tespit edildi. Bu bağlantılar aracılığıyla sinir uçları glutamat salgılıyor ve bu sinyal, kanser hücrelerinin büyüme, hareket ve metastaz kapasitesini artırıyor.
Klinik Önemi ve Tedavi Potansiyeli
Araştırma, GRIN2D alt birimini içeren NMDA reseptörlerinin tümör ilerlemesinde kritik rol oynadığını gösterdi. Mevcut NMDA reseptör antagonistlerinin, pankreas kanserinde yeniden konumlandırılabileceği öngörülüyor; böylece sinirlerden gelen büyüme sinyali kesilerek tümörün ilerlemesi yavaşlatılabilir. Bu mekanizma, kanser tedavisinde hedefe yönelik yeni ilaç stratejilerinin geliştirilmesine olanak sağlıyor.
Erken Tanı ve Kişiselleştirilmiş Tedaviler
Hasta biyopsilerinde GRIN2D düzeyinin tümör evresiyle ilişkili olduğu gözlemlendi. Bu bulgu, ileride biyobelirteç olarak kullanılabilir ve erken tanı veya risk değerlendirmesinde klinik katkı sağlayabilir. Ayrıca, sinir-kanser etkileşimlerinin yoğun olduğu hastalar hedeflenerek kişiselleştirilmiş tedavi stratejileri uygulanabilir, böylece tedavi etkinliği artırılabilir.
Prof. Dr. Ceyhan, klinik uygulamaya geçişin preklinik doğrulama ve faz I–II klinik çalışmalarla mümkün olacağını belirtiyor. Bulgular, güvenlik profili bilinen ilaçların yeniden kullanılmasını sağlayarak süreci hızlandırıcı potansiyel taşıyor.
Bu çalışma, pankreas kanseri biyolojisinin anlaşılmasına önemli bir katkı sunuyor ve sinir-kanser etkileşimlerini hedef alan terapötik stratejilerin geliştirilmesine kapı aralıyor.