📝 Editoryal Not:
Bu basın bülteni, ankilozan spondilit (AS) hastalığının erken teşhisinin ve uygun tedavisinin önemine vurgu yaparak, farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Hastaların doğru tanı ve tedavi ile yaşam kalitelerinin iyileştirilebileceğini anlatan bu içerik, romatolojik hastalıkların doğru yönetilmesinin toplumsal sağlık üzerindeki etkilerini geniş bir kitleye ulaştırmayı amaçlıyor. Aynı zamanda, hastalıkla ilgili yanlış tanı ve tedavi süreçlerinin önlenmesine yönelik önemli bilgiler de sunulmaktadır.

Türkiye Romatoloji Derneği, ankilozan spondilit farkındalığını artırmak amacıyla hastalarla birlikte yürüyüş düzenledi

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, 3 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü’nde, ankilozan spondilit (AS) hastalığının farkındalığını artırmak için bir etkinlik düzenledi. Romatologlar, asistanlar ve AS hastaları, Kocaeli Ormanya’da doğa yürüyüşü ve sosyal aktivitelerle bir araya gelerek hastalığa dair toplumda farkındalık oluşturdu. Etkinliğe Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Başkanı, Türkiye Romatoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Ayşe Çefle de katıldı.

Ankilozan Spondilit: Genetik, Belirtiler ve Tanı Yöntemleri
Ankilozan spondilit, genellikle genç yaşlarda başlayan ve özellikle omurgayı etkileyen kronik inflamatuvar bir hastalıktır. Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha sık görülür ve genetik faktörler bu hastalığın gelişiminde önemli rol oynar. Ailesinde AS olan kişilerde hastalık riski artmaktadır. Türkiye’de AS sıklığı %0,5 olarak belirlenmiş olup, bu her 200 kişiden birini etkileyen bir oranı temsil eder.

Prof. Dr. Ayşe Çefle, hastalığın başlıca belirtisi olan inflamatuvar bel ağrısına dikkat çekti. İnflamatuvar bel ağrısı, 40 yaşından önce başlayıp en az üç ay süren, sabahları artan ve gece ağrısı şeklinde kendini gösteren bir ağrıdır. Bu özellikler, hastalığın erken tanısının konmasında kritik öneme sahiptir. Ancak, AS sıklıkla bel fıtığıyla karıştırılmaktadır; bazı hastalar yanlışlıkla bel fıtığı tanısı alır ve bu nedenle gereksiz ameliyatlara yönlendirilebilir.

Tanı ve Tedavi Süreci: Erken Müdahale Hayati
Ankilozan spondilitin tanısı, detaylı bir öykü alımı ve fiziksel muayene ile başlar. Erken dönemde röntgen bulguları normal olabilir, bu yüzden manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve genetik testler tanıyı kesinleştirebilir. Hastalığın tanısında gecikme 5 ila 10 yılı bulabilir ve erken dönemde tanı konamayan hastalar, yanlış tedaviler nedeniyle yaşam kalitesinde ciddi düşüşler yaşayabilirler.

Tedavi sürecinin başlıca hedefi ağrının kontrol altına alınması, inflamasyonun baskılanması ve hastaların fonksiyonel kapasitelerinin korunmasıdır. Tedavi yöntemleri arasında ilaçlar, egzersizler ve yaşam tarzı değişiklikleri bulunur. Anti-inflamatuvar ilaçlar ile ağrı ve inflamasyon yönetilirken, biyolojik ajanlar ve hedefe yönelik tedaviler, son 25 yıldır başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.

Farkındalık Yaratma ve Erken Tanının Önemi
Prof. Dr. Ayşe Çefle, hastaların erken teşhis ve tedavi ile engellilik riskini önemli ölçüde azaltabileceğini vurguladı. “Ankilozan spondilit, ömür boyu süren bir hastalıktır. Erken tanı ve uygun tedavi ile hastaların yaşam kalitesi artırılabilir, iş gücü kaybı ve sosyo-ekonomik zararlar en aza indirilebilir. Bu hastalıkla mücadelede en önemli adım, hastaların doğru bir şekilde eğitilmesi ve tedaviye uygun şekilde dahil edilmeleridir.”

Etkinlik, AS hastalığına dair farkındalık oluşturmanın yanı sıra, erken teşhis ve tedavi sürecine dair toplumsal bilinci artırmayı hedeflemektedir.