“Son günlerde yaşanan şiddet olayları ülkemizi derinden sarstı. Henüz Beyoğlu’ndaki taciz olayının yankıları dinmeden, iki kadının vahşice katledilmesi ve birinin başının kesilerek surlardan atılması, toplumu dehşete düşürdü.

“Dr. Yusuf Erçin Yılmaz, bu olayların ruh sağlığının yeterince önemsenmemesinin çarpıcı bir göstergesi olduğunu vurguladı.”

Yaşanan toplumsal travmaların ve artan stres faktörlerinin bireylerdeki ruhsal bozuklukları tetikleyebileceğini “Ruh sağlığının korunması, hem bireysel refah hem de toplumsal huzur için vazgeçilmez.” olduğunu belirterek “Ruh sağlığı, kaliteli ve mutlu bir yaşamın temelidir” ifadesini ekledi.

‘Dinlenilmek ve Anlaşılmak Ruh Sağlığı için Vazgeçilmez’ 

Dinlenilmek ve anlaşılmanın her insanın temel ihtiyaçlarından biri olduğunun altını çizen Dr. Erçin, “Hayatın kendisini ya da getirdiklerini tecrübe etmek ve buna paralel duygulanmak bir hastalık olarak görülmemelidir. Bununla birlikte, bu ihtiyacımızı reddetmek ya da duygularımızı yaftalamak ruhsal sağlığımıza iyi gelen bir durum olmayacaktır” dedi.

Hayatımızda bedenen, psikolojik ya da sosyal olarak bir yıkım yaşamaya başladığımızda bu durumun farkına varıp harekete geçmenin ruhsal sağlığa ulaşmamızda iyi bir başlangıç olduğunu belirten Erçin, ruh sağlığı bozuklukları açısından yüksüz ve yargısızca değerlendirilmesinde yalnız değiliz” dedi.

‘Ruhsal Bozukluklar Görmezden Gelinmemeli’

Dr. Erçin, ruh sağlığı bozukluklarının bireyin yaşam kalitesini düşüren ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurgulayarak “Uyku düzensizliği, özbakım kaybı, mutsuzluktan saldırganlığa kadar farklı belirtilerle kendini gösteren ruhsal bozukluklar yalnızca kişinin sadece kendisini değil, çevresindekileri de etkilemektedir” dedi.

Ruhsal bozuklukların genetik ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıktığını ve tedavinin yalnızca bireyin muhakeme yeteneğinin korunarak mümkün olabileceğini belirten Erçin “Ruhsal bozukluklar bireyi toplumdan izole ederek değil, ona doğru rehberlik edilerek tedavi edilmelidir. Tedavi sürecinde farmakolojik, terapötik ve sosyal destekler bir arada sunulmalı, tedavi sonrasında bireyin uyumlu bir yaşam sürdürebilmesi hedeflenmelidir. Fakat, kişinin muhakemesinde bozulma ile birlikte kendisine ve çevresine tehlikelilik arz eden hastalık durumlarında daha aktif rol alınması gerekli olacaktır.

“Destek Almak Bir Zayıflık Değil, İhtiyaçtır”

Dünya Ruh Sağlığı Günü vesilesiyle ruh sağlığımızın hayatımızdaki yerini yeniden değerlendirmemiz gerektiğini söyleyen Dr. Elçin, “Kendimizi ve dünyayı sağlıklı bir şekilde algılayabilmemiz için ruh sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Yardıma ihtiyaç duyduğumuzda çekinmeden destek aramalıyız” diyerek, bu özel günün, toplumda ruhsal sağlığına dair farkındalık yaratmak için önemli bir fırsat olduğunu belirtti.