Türkiye, ilaç üssü olabilir mi?

Kadir Dikbaş – Frankfurt- Bazı sektörlerimiz var ki, dış ticaret açığında rekor kırıyor. Üstelik o sektörde yüksek potansiyele sahip olmamıza rağmen.

İlaç sanayii de onlardan biri. Sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranı şu an yüzde 12,7. Neredeyse petroldeki kadar dışa bağımlıyız. 2010’da 558 milyon dolarlık ihracata karşılık 4,4 milyar dolarlık ithalat söz konusu. Yani cari açığın yaklaşık 4 milyar doları bu sektörden. İthalatın yarıdan fazlası, ihracatınsa dörtte üçü mamul ilaç.

1990’lı yılların başından itibaren ilaç ithalatında hızlı bir artış göze çarpıyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı, 1999’dan bu yana yüzde 10 dolayında seyrediyor.

Bu manzaranın oluşmasında AB ile yapılan Gümrük Birliği’nin payı büyük. Hemen belirtelim, ilaç Avrupa’nın en çok para kazandığı sektörler arasında ve dış ticaretine artı değer katıyor. Gümrük Birliği sayesinde ise Türkiye gibi dünyanın 14. büyük, Avrupa’nın ise 6. ilaç pazarında büyük bir avantaj elde etti.

Ve ne yazık ki, son 20 yıl içinde pek çok ülke ilaçta yurtiçinde üretim politikalarını takip ederken, dünyada yeni ilaç üsleri ortaya çıkarken Türkiye’de, rekabete dayanamayan bazı yerli üreticiler tesislerini yabancıya devrederek piyasadan çekildi.

Dünyanın dört bir yanından yüzlerce ilaç firmasının bir araya geldiği 21. Uluslararası İlaç Sanayi Fuar ve Konferansı (CphI) için Frankfurt’tayız. Bu fuar, firmaların yeni işbirlikleri kurma, dosya alışverişi, lisans anlaşmaları yapması ve ihracat potansiyelini artırması açısından önemli. Türkiye’den de sektör lideri olan Abdi İbrahim’in yanı sıra 6 şirket stant açmış.

Türk ilaç sektörünün 2003 yılından bu yana hem kutu hem de ciro bazında en büyüğü olan Abdi İbrahim, üç yıldır bu fuara katılıyor. Gelecek yıl 100. yılını kutlayacak olan şirket, Türkiye’deki liderliğini korumanın yanında global oyuncu olma hedefini koymuş kendine. Ama sadece fuarlara katılarak, bir sektörü ve şirketlerini küresel rekabetin etkili bir oyuncusu yapmak mümkün değil.

Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, aynı zamanda İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) başkanı. Kendisiyle, Türk ilaç sanayiinin bugününü ve geleceğini konuşuyoruz. Barut, Türkiye’nin bir ilaç üretim üssü olabileceğini, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 80’in üzerine çıkarılabileceğini, sektörün gereken yüksek üretim standardına (GMP) sahip olduğunu söylüyor. İEİS olarak bu konuda 2023 raporu hazırlamışlar. Önümüzdeki günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunacaklar. Hedef, Cumhuriyet’in 100. yılında ihracatı 16,5 milyar dolara çıkarmak. İthalatın da 20 milyar dolar olacağı öngörülüyor.

Başkan Barut, ancak bu hedefin bugünkü şartlarda gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, sektör ile devletin güçlerini birleştirmesi gerektiğini belirtiyor ve yapılması gerekenleri şöyle özetliyor:

Sürdürülebilir, istikrarlı bir ilaç pazarının olması lazım.

İlaç sanayii ile devlet, güçlerini birleştirmeli. Sektörel teşvik bunun bir parçası.

Verilen bir ilaç ruhsatının karşılıklı tanınması için diğer ülkelerle anlaşmaların yapılması gerekiyor.

Sektörün yurtdışında tanıtılması, dış ticaret temsilciliklerinin sektörle birlikte harekete geçmesi faydalı olacaktır.

Nezih Barut, bu arada Ar-Ge konusundaki teşviklerin isabetli bir adım olduğunu ve sonuçlarının alınmaya başlandığını belirtiyor. Bununla birlikte, mamul ilaç ithalatında yüzde 8 KDV alınırken ithal hammaddeye yüzde 18 KDV uygulamasına devam edilmesinin, ithalatı ödüllendirip yerli üretimi cezalandırdığını söylüyor.

Barut’a göre, bir sıkıntı da ilaç fiyatlarında yapılması planlanan yeni indirim. “Bu, bazı ilaçların üretimini imkânsız hale getirebilir.” diyen Barut, bu fiyat politikasıyla en fazla zararı yerli üreticinin göreceğini söylüyor.

Abdi İbrahim Üst Yöneticisi Candan Karabağlı da, “Sürekli düşen fiyatlarla yeni yatırım yapamayız. Bunun acısı birkaç sene sonra ortaya çıkar. İlaç sanayii ölür, her şey ithal olur, fiyatlar tırmanmaya başlar.” diyor.

Şöyle ya da böyle bir ülkenin, bir sektörde verdiği büyük açığı kapatmak için harekete geçmesi kaçınılmaz. Konu, ilaç gibi stratejik ve hayati bir konu olunca da, öncelik ve aciliyet şart.

Zaman