1444215297_Prof._Dr._Ay__e_Bora_Tok__aer_165 yaş üzerindeki nüfusta 100 kişiden birinde Parkinson hastalığı gelişme riski var

Nörodejeneratif hastalıklar içinde Alzheimer hastalığından sonra en sık görülen ikinci hastalık olan Parkinson konusunda açıklama yapan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Bora Tokçaer, 65 yaş üzerinde her 100 kişiden 1’inde Parkinson hastalığı riski olduğunu belirtti. Tokçaer, bugün Türkiye’de 65 yaş üzerindeki nüfus göz önüne alındığında yaklaşık 110 bin Parkinson hastası olduğu tahmin edilmesine karşın, hastane ve ilaç kayıtlarında ancak 60 bin hastanın takip edildiğinin gözlemlendiğini ifade etti.

Ülkemizde hastaların yarıya yakın bir bölümünün hastalığı tanımadığı için hekime gitmediği ve tedaviden yoksun kaldığına dikkat çeken Tokçaer, önümüzdeki 20 yılda yaşam süresinin uzaması ve buna bağlı olarak ileri yaş nüfusun artması sonucunda bu sayının iki kat artacağını, bu nedenle hastalık hakkında toplumda bilincin artmasının önemli olduğunu vurguladı.

Toplumu etkileyen önemli hastalıklar konusunda bilgilendirme toplantıları düzenleyen Novartis, Parkinson hastalığına dikkat çekmek amacıyla Ankara’da bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ayşe Bora Tokçaer’in katılımıyla düzenlenen toplantıda hastalıkla ilgili güncel bilgiler aktarıldı.

Parkinson’un nörodejeneratif hastalıklar arasında Alzheimer’den sonra en sık görülen ikinci hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ayşe Bora Tokçaer, hastalığın 65 yaş üzerinde her 100 kişinden 1’inde, 85 yaş üzerinde ise her 100 kişiden 3’ünde görüldüğünü bildirdi. Tokçaer, Parkinson hastalığının %5-10 hastada kalıtsal olduğunu ve bu olguların sporadik Parkinson hastalarına göre daha genç – 40 yaşından genç- bireylerde ortaya çıktığını bildirdi. Dünya genelinde 5 milyonun üzerinde, Türkiye’de ise yaklaşık 110.000 Parkinson hastası olduğunu ifade eden Tokçaer, nüfusun yaşlanmasıyla birlikte Türkiye’deki hasta sayısının 20 yıl sonra 2 kat artacağını vurguladı. Bu nedenle Parkinson hastalığı hakkında toplumda bilinçlendirme çalışmalarının önemli olduğunu belirten Tokçaer hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi;

Beyinde hareket merkezlerini etkiliyor

Parkinson hastalığı, beyinde hareketlerin ahenkli ve uyumlu biçimde yapılmasını sağlayan bölgelerdeki hücre kaybıyla ortaya çıkıyor. Beyin sapında bulunan siyah çekirdekteki dopamin maddesi vücudumuzun düzgün ve koordineli hareket etmesini sağlar. Parkinson hastalığında dopamin üreten beyin hücreleri ile vücut hareketlerini kontrol eden beyin bölgeleri arasında mesaj iletimi bozulur. Dolayısıyla hastalığın temel belirtileri hareketlerle ilgilidir.

Titreme, hareketlerde yavaşlama, kaslarda katılık ve denge bozukluğu tipik Parkinson belirtileridir. Bu belirtiler genellikle vücudun bir tarafından başlar. Başlangıçta en sık görülen belirtiler; ya vücudun bir tarafında istirahat halinde ortaya çıkan bir titreme, ya da hastanın sağ veya solunda hareketlerinin yavaşlamasıdır. Hasta ince işlerde zorlanır, yürürken bir kolunu sallamadığını ya da bir bacağını sürüdüğünü fark edebilir. Hastalar günlük yaşamlarında yazı yazma, çatal bıçak kullanma, düğme ilikleme, ayakkabı bağlama, yatakta dönme, kanepeye oturma-kalkma gibi basit işlerde zorlanmaya başlarlar. Zamanla bu aktiviteler daha da zorlaşır ve yardıma gereksinim olabilmektedir.

 

Parkinson hastalığını tamamen iyileştirecek tedavi olmamasına karşın, belirtiler ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabilmektedir. İlaçlar ya eksilen dopamini yerine koyarak veya dopaminin beyinde bağlandığı bölgelere etki ederek belirtileri önemli ölçüde azaltırlar. Hastalığın tedavisi yaşam boyudur. İlaçların düzenli alınması, gıdalarla etkileşimine dikkat edilmesi tedavinin başarısında büyük önem taşımaktadır. Hastanın herhangi bir nedenle Parkinson ilaçlarını ani olarak bırakması hayati tehlike yaratabilir. Bu nedenle Parkinson hastaları kendilerine uygun gördükleri nöroloji kliniklerinden birinde periyodik olarak kontrollerini yaptırmalı, hekim izleminde olmalıdır.

 

Parkinson hastalığı tedavisinde halk arasında “beyin pili” olarak bilinen derin beyin uyarımı görsel ve yazılı basında sık değinilen bir konudur. Beyinde özel hedeflere yerleştirilen elektrotlar aracılığı ile cilt altına yerleştirilmiş bataryadan verilen uyarım hastalığın titreme, kas sertliği ve hareket yavaşlığı gibi belirtilerini kontrol eder. Bu cerrahi yöntemin yararı hastanın ilaçtan aldığı fayda kadardır. Ancak ilaçların uzun sürede yol açtığı istemsiz hareketler ve kapalı (hareket edememe) durumlarını ortadan kaldırdığı için ileri evre  olgularda tercih edilebilir. Bu tedavi erken evrede değil, hastalığın uzun yıllar ilaçla tedavisi sonrasında ilaca bağlı motor dalgalanmalar olduğunda uygulanmalıdır. Demansı ve aşırı denge bozukluğu olanlar derin beyin uyarımı ameliyatı için aday olamazlar.

 

Stresten uzak bir hayat önemli

 

Başta titreme olmak üzere Parkinson hastalığının tüm belirtileri stres ve heyecanla artış göstermektedir. Bu nedenle hastaların günlük hayatlarında stresten uzak olması ve pozitif bir yaklaşıma sahip olması hastalığın seyri açısından büyük önem taşımaktadır. Hastalar bu nedenle rahat bir yaşama yönlendirilmektedir.

 

Hastalıkta düzenli egzersiz önem taşımaktadır. Parkinson hastalığının ileri dönemlerinde sorun oluşturacak vücut duruş bozuklukları ve denge kusuru egzersiz ile ötelenebilir.  Eklem yumuşaklığını sağlamaya yönelik germe egzersizleri, karın ve sırt güçlendirme egzersizleri, kalp ve solunum sistemini desteklemek üzere aerobik egzersizleri, yürüyüş ve yüzme  hastalar için son derece faydalıdır. Egzersiz programı yorucu olmamalı, gerekirse kısa molalar alarak sürdürülmelidir.