📝 Editoryal Not:
Ankilozan Spondilit (AS), özellikle genç erişkin bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen, tanısı sıklıkla geciken bir inflamatuvar romatizmal hastalıktır. Bu basın bülteni, AS’in klinik belirtileri, tanı zorlukları ve tedavi süreçlerine dair güncel bilgileri sağlık profesyonellerine aktarırken, erken tanının hastalık seyrini değiştirebileceği vurgusunu güçlü şekilde yapıyor. Hekimler için bu bilgi notu; tanı gecikmesini önlemeye, multidisipliner yaklaşımı teşvik etmeye ve hasta eğitimine katkı sağlamayı amaçlıyor.
Ankilozan Spondilit: Genç Bireylerde Görülen Kronik İnflamatuvar Hastalık
Ankilozan Spondilit (AS), omurgayı etkileyen, kronik seyirli inflamatuvar bir spondiloartrit türüdür. Genellikle 20-40 yaş arasındaki bireylerde görülmekle birlikte, çocukluk çağında ya da ileri yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. AS, erkeklerde daha sık görülür ve erkeklerde hastalık genellikle daha ağır seyir gösterir. Belirtiler çoğu zaman bel fıtığı veya mekanik ağrılarla karıştırılmakta ve tanı süreci ortalama 5–8 yıl gecikebilmektedir.
Klinik Belirtiler ve Tanısal Yaklaşım
AS’in en erken belirtileri; sabahları veya uzun süreli hareketsizlik sonrası ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı, sabah tutukluğu (genellikle 30 dakikadan uzun), gece ağrısı ile uyanma ve yorgunluktur. Dr. Yeliz Zahiroğlu, AS’in ayrıca topuk, boyun, omuz gibi farklı bölgelerde de ağrı yapabileceğini; üveit, inflamatuvar barsak hastalığı, kalp kapak hastalıkları ve akciğer tutulumları gibi ekstraartiküler bulgularla da seyredebildiğini vurgulamaktadır.
Tanı sürecinde manyetik rezonans görüntüleme (MRG), sakroiliit tespiti için en duyarlı yöntem olarak öne çıkmaktadır. Röntgen bulguları erken dönemde yetersiz kalabileceği gibi, kan testleri de başlangıçta normal çıkabilir. HLA-B27 geninin varlığı hastalık riskini artırsa da tek başına tanı kriteri değildir.
Erken Tanının Önemi ve Tedavi Yaklaşımı
Dr. Zahiroğlu, “Erken tanı sayesinde omurga hasarı önlenebilir, bireyin yaşam kalitesi korunabilir” diyerek, doğru tedavi yönetimiyle hastalık progresyonunun yavaşlatılabileceğini ifade etmektedir. AS’in tedavisi multidisipliner yaklaşım gerektirir. İlaç tedavileri uluslararası romatoloji kılavuzlarına göre planlanmalı; hastalık şiddeti, eşlik eden komorbiditeler ve hasta uyumu göz önünde bulundurulmalıdır.
Farmakolojik tedaviye ek olarak fizik tedavi ve egzersiz programları, psikososyal destek ve hasta eğitimi tedavinin önemli bileşenleridir. Özellikle postür egzersizleri, yüzme ve yoga önerilmektedir. Sigara kullanımı hastalık seyrini kötüleştirirken, obezite tedavi etkinliğini azaltmaktadır.
Yaşam Kalitesine Etkisi ve Hasta Eğitimi
AS, genç yaşta başlayan semptomlarla iş gücü kaybına, sosyal izolasyona ve psikolojik sorunlara neden olabilir. Bu nedenle hasta eğitimi ve düzenli takip büyük önem taşır. Dr. Zahiroğlu, “Tedavide hasta iş birliği şarttır. Egzersiz, ilaçların düzenli kullanımı ve romatoloji kontrolleri tedavi başarısını doğrudan etkiler” ifadesiyle hasta uyumunun kritik rolünü vurgulamaktadır.
Sonuç olarak, geçmeyen bel ağrısı basit bir kas ağrısı olmayabilir. Özellikle gece uyandıran, sabahları belirginleşen ve egzersizle azalan ağrılar romatolojik değerlendirmeyi gerektirir. Erken tanı konulan bir AS hastası, etkili tedaviyle aktif yaşamını sürdürebilir.